Daily thoughts

Degisik bir durum. Hayat ve hayatin gariplikleri. Cok guzel bir kitap okuyorum 'The Bowl is Already Broken' by Mary Kay Zuravleff. Oldugum sehirdeki bir muze ve muzedeki politik olaylar. Benim is yerimi ve hayatimi hatirlatiyor.

Bir cok sey oldu ve bircok sey oluyor. Hayattan istedigim cok sey var. Dunyayi gezmek, yoga hocasi olmak, bu isi birakmak ve bir (ya da iki) bebek yapmak istiyorum. Fakat gun be gun hayat beni sasirtmaya devam ediyor. Isteklerim ve beklentilerim degisiyor mi diye merakla bakiyorum kendime. Iste tukenmenin sinirinda yasiyorum; is disinda herseye yetisememenin buruklugunda. Bir sekilde hayat kendine bir sekil yaratiyor gunumun icinden. Ben de ona uyup gidiyorum. Yorgunlugum gelip gidiyor. Birseyler bulup unutturuyorum kendime. Beni birseyler zorladikca once aglayip sonra guclendigimi kesfettim. Ve sonra da yaslandigimi. Sacimda bir iki beyaz tel birikti. Boyamaya useniyorum. Kendime ufak zamanlar ayirip, tam teskilat bakimlari (surekli egzersiz gibi) erteliyorum. Belki yorgunum, belki zamanim yok, belki de tembelim gibi bahanelerim var. Bir yerlere gitmek istiyorum surekli: uzak, guzel, dinc, gezmekten ve gezimin tadini cikarmaktan baska birsey dusunmedigim bir yerlere.

Evimize tasinacagiz yakinda. Yuzlerce is ve ev toplama, yerlesme daginikligi gozumde buyuyor. Fakat hayir demek icimden gelmiyor. Dogru birsey su an icin mumuyla yaptigimiz. Sadece bazen tukenmis hissediyorum kendimi. Bazen degil su aralar sik sik hissediyorum. Kendimi yeniden doldurmam lazim. Mutluluk ve hayattan zevk alma rezervlerim yorgunlugun gurultusuyle dibe indi. Dinlenmek icin yaptigim her aktivite beni daha da yoruyor sanki. Bedensel degil ruhsal ve beyinsel bir yorgunluk bu. Biraz hiclige ihtiyacim var. Boslukta serbestce yayilmaya. Ne zaman ve nasil bilemiyorum. Vucudum beni alip zorla o hiclige yollayacak diye korkuyorum bazen. Kendimi ne kadar zorlayabilirim? Yeterince uyuyup dinlenemedigim icin daha sinirli ve daha gerginim. Zavall mumuya yansiyor cogu zaman istemesem de. O ise cesurca beni sevmeye devam ediyor. Bazen icimdeki isigi bulmakta zorlaniyorum. Bazen hayat cok zor.

Ve fakat bazen, bir kus kadar hafif olup, etrafimdaki guzelliklerin, mumunun ve yasamda yapmayi sevdigim seylerin tadini cikarabiliyorum. Mesela biraz evvel berrak ve soguk bir cam siseden ictigim buz gibi hafif tatli yesil cayim gibi. Beni gun be gun yuruten sey bu olsa gerek. Icimdeki isik dedigim sey. Icimdeki isigi seviyorum. Buldugum zamanlarda bulamadigim zamanlari anlayamiyorum; bulamadigim zamanlarda da buldugum zamanlari. Tam anlamadigim bir sekilde surup gidiyor hayat. Tam anlamadigim bir sekilde ayak uyduruyorum.

Bazen kendimle ne yapacagimi bilemiyorum. O zamanlarda mumuyla ziplamadan zipliyoruz. Yeni icat ettigim bisey bu, ziplarmis gibi yapip kollarimizi oynatiyoruz fakat ayaklarimizi yerden kesmiyoruz :)) sonra da guluyoruz. Ondan once bloo vardi, avazimiz ciktigi kadar kim daha uzun sure 'aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa' diye bagirip evin icinde kosabilir ya da ziplayabilir yarismasi yapiyorduk :). Bir de en kotu kimin osurugu ya da ayagi kokar yarismasi var, genelde ben kazaniyorum :))).

Bugunluk bu kadar yeticegini dusunuyorum :).

Comments

Popular Posts