Turkce kokusu
Ustumuze Turkce kokusu sinmis, ellerimiz sicak. Cam bardaktan iciyoruz cayimizi, daha iki gun evvel gordugumuz dostlari, akrabalari, kardesleri, candan da yakinlarimizi konusuyoruz. Daha yeni girmisiz iceri evimize, ustumuzde yol tozu var. Ayagimiz icerde ama ruhumuzun bir kismi disarda kalmis.
Evimizi de ozlemisiz, gelir gelmez duzenledik cekmeceleri, actik bavullari. O kalem cekmecesinden mesela, atildi disariya kullanilmayanlar, yazamayanlar. Mumu kiyafetlerini ayirdi yoksullara vermek icin, ben cam kavanozlari attim geri donusume. Geri donusturmek degildi butun amac, yer acmak istiyoruz yeni kendimize. Uc haftada degisir mi insan? Degismisiz iste. Daha dinginiz, daha enerjik ve donusturmek istiyoruz kendimizi ve cevremizi.
Yer ayni yer degil, biz ayni biz. Bu gelisimizde hele geriye, bu ev benim evim gibi degil. Benim evim mumunun yani. Artik atsam da satsam da fazla esyalari, ivirlari umursamiyorum. Icimde birseyler hazir tasinmaya, baska bir yola dusmeye. Mumuysa coktan hazir, hicbir zaman benim kadar toplayici, ivirci olmamistir zaten. Attikca, verdikce, duzenledikce rahatliyoruz ikimiz de. Hafifliyoruz. Kendimizi degisime hazirliyoruz.
Geride biraktiklarimiza hergun dualar ve dilekler yolluyorum. Geldigimizden beri 3-4 kere aradik mumunun ve benim annos, babislerimizi, Pelemizi. Saat saat haber verdikce ne yaptigimizi sanki hala yakiniz. Sanki ufak ayrintilarda gizli hayatin sirri. Bu sabah ne yaptin? Ne yedin? Ne ictin? Nerdesin? :)
Cografyalar farkli gibi de gelmiyor. Indigimiz New York havaalani Istanbul'un bir semti gibi. Washington ucaginda daha yeni gozumu kapamisken uyumak icin, bir de bakiyorum ki ucak inmis. Nerdeyiz, nasil geldik buraya? Nerelerden gectik? Dusunmek istemiyorum. Dusunsem de ne olacak ki zaten? Bir huzun kapliyor icimi ama onun da caresi var, 'bavullarimiz, pasaportlarimiz nerde? Gectik mi security'den? Ucaga yetistik mi?' curcunasina kapilinca hafifliyor huznum, yerini hayatta kalma telasi aliyor. Hayat devam ettiriyor kendini. Huzne yer yok akista, sadece akan enerjiye, sundugumuz dileklerimize ve bir dahaki bulusmalarin umutlu bekleyisine yer var.
Gece huzurla uyuyoruz. Yatagimizin tanidik kokusu, evimize sinen bizim kokumuz, soguk havada iki yorgani ustuste ortusumuz ve ayaklarimizin sicakligiyla uykuya dalisimiz. Uyaniklikla uyku arasinda sabaha karsi, haftaya anlatacagim dersimi planliyorum kafamda. Kucuk kizlara sunlari sormaliyim, surda sunu yapmaliyiz, surdan suraya gecerim dersimde ve super olur. Uyaniyoruz. Tevfikle yine bir toparlama, camasirlar, kahvalti, bir ara bir nefes bulup dersimi defterime ciziktiriyorum. Simdi aceleyle cikmam lazim sabah 11'deki dersime yetismek icin.
Akisa sukrediyorum, cunku akis tek tesellim. Bir arada yasayamasak da birlikteyiz iste. Ve nerde olursak yarimiz baska yerde. Iste boyle birsey hayatimiz.
Namaste,
Damla
Evimizi de ozlemisiz, gelir gelmez duzenledik cekmeceleri, actik bavullari. O kalem cekmecesinden mesela, atildi disariya kullanilmayanlar, yazamayanlar. Mumu kiyafetlerini ayirdi yoksullara vermek icin, ben cam kavanozlari attim geri donusume. Geri donusturmek degildi butun amac, yer acmak istiyoruz yeni kendimize. Uc haftada degisir mi insan? Degismisiz iste. Daha dinginiz, daha enerjik ve donusturmek istiyoruz kendimizi ve cevremizi.
Yer ayni yer degil, biz ayni biz. Bu gelisimizde hele geriye, bu ev benim evim gibi degil. Benim evim mumunun yani. Artik atsam da satsam da fazla esyalari, ivirlari umursamiyorum. Icimde birseyler hazir tasinmaya, baska bir yola dusmeye. Mumuysa coktan hazir, hicbir zaman benim kadar toplayici, ivirci olmamistir zaten. Attikca, verdikce, duzenledikce rahatliyoruz ikimiz de. Hafifliyoruz. Kendimizi degisime hazirliyoruz.
Geride biraktiklarimiza hergun dualar ve dilekler yolluyorum. Geldigimizden beri 3-4 kere aradik mumunun ve benim annos, babislerimizi, Pelemizi. Saat saat haber verdikce ne yaptigimizi sanki hala yakiniz. Sanki ufak ayrintilarda gizli hayatin sirri. Bu sabah ne yaptin? Ne yedin? Ne ictin? Nerdesin? :)
Cografyalar farkli gibi de gelmiyor. Indigimiz New York havaalani Istanbul'un bir semti gibi. Washington ucaginda daha yeni gozumu kapamisken uyumak icin, bir de bakiyorum ki ucak inmis. Nerdeyiz, nasil geldik buraya? Nerelerden gectik? Dusunmek istemiyorum. Dusunsem de ne olacak ki zaten? Bir huzun kapliyor icimi ama onun da caresi var, 'bavullarimiz, pasaportlarimiz nerde? Gectik mi security'den? Ucaga yetistik mi?' curcunasina kapilinca hafifliyor huznum, yerini hayatta kalma telasi aliyor. Hayat devam ettiriyor kendini. Huzne yer yok akista, sadece akan enerjiye, sundugumuz dileklerimize ve bir dahaki bulusmalarin umutlu bekleyisine yer var.
Gece huzurla uyuyoruz. Yatagimizin tanidik kokusu, evimize sinen bizim kokumuz, soguk havada iki yorgani ustuste ortusumuz ve ayaklarimizin sicakligiyla uykuya dalisimiz. Uyaniklikla uyku arasinda sabaha karsi, haftaya anlatacagim dersimi planliyorum kafamda. Kucuk kizlara sunlari sormaliyim, surda sunu yapmaliyiz, surdan suraya gecerim dersimde ve super olur. Uyaniyoruz. Tevfikle yine bir toparlama, camasirlar, kahvalti, bir ara bir nefes bulup dersimi defterime ciziktiriyorum. Simdi aceleyle cikmam lazim sabah 11'deki dersime yetismek icin.
Akisa sukrediyorum, cunku akis tek tesellim. Bir arada yasayamasak da birlikteyiz iste. Ve nerde olursak yarimiz baska yerde. Iste boyle birsey hayatimiz.
Namaste,
Damla
Comments